NAS SURESİ
Surenin İsmi:
Surenin Muhtevası:
Şeytanların Şerrinden Sığınma:
Belagat:
Kelime ve İbareler:
Açıklaması
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:
NAS
SURESİ
Şeytanların
Şerrinden Sığınma:
1- De ki: "Sığınırını
insanların Rabbine,
2- İnsanların
malikine,
3- İnsanların
ilâhına,
4-O sinsi şeytanın
şerrinden,
5- Ki o, insanların göğüslerine daima vesvese verendir.
6- Gerek cinden, gerek
insandan."
Açıklaması
"De ki: "Sığınırım
insanların Rabbine, İnsanların malikine, İnsanların ilâhına." Ey Peygamber! De
ki: Allah'a sığınır, O'ndan yardım dilerim; insanları inayeti ve gözetmesi ile
kollayan, yaratıcıları, işlerinin müdebbiri ve durumlarının düzelticisi... tam
bir mülk ve kesin otorite kendisinin olana. İnsanların ibadet ettiği ma'bud
ilâh da O'dur.
Allah Tealâ için burada üç sıfat vardır: Rububiyet,
meliklik ve uluhiyet. O herşeyin Rabbi, meliki, ilâhıdır. Bütün eşya O'nun
yaratığıdır, O'nun mülkündedir, O'na kuldur. Rububiyeti önce söylemesi,
sığınmaya münasip olmasındandır. O, muhafaza, himaye ve gözetme nimetini ihtiva
etmektedir. Sonra malik olmayı zikretti. Zira sığınan, malikinden başka yardımcı
ve kurtarıcı bulamaz. Sonra da şükre ve sadece O'na ibadete müstahak olduğunu
beyan için ulûhiyeti zikretti. "İnsan" lafzının tekrarı ona verilen önemi ifade
eder. Bütün mahlukâtm Rabbi olduğu halde "insanların Rabbi" demiştir.
"O sinsi şeytanın şerrinden"
Vesveseci, çok sinsi ve Allah'ın zikri ile uzaklaşan şeytanın şerrinden Allah'a
sığınır ve dayanırım. İnsan Allah Tealâ'yı zikredince şeytan gizlenir. Allah
zikredilmezse, kalbe yerleşir. İb-ni Abbas bu ayet hakkında: Şeytan Ademoğlunun
kalbine çömelmiştir; dalıp gaflet edince vesvese verir. Allah zikredildiğinde
siner, dedi.
Allah Tealâ O'nun
korudukları müstesna, mücahede, fitne ve imtihan için şeytanı insanlara musallat
etmiştir. Sahih bir hadiste denildi ki: "Sizden kimse yoktur ki beraberine
birisi bulunmamış olsun." Sen de mi ey Allah'ın elçisi? dendi. "Evet. Ancak
Allah, ona karşı bana yardım etti de o müslüman oldu. Bana hayırdan başka bir
şey telkin etmez." demiştir.
Buhari ve Müslim'de
Enes'ten, Safiyye'nin Peygamber (s.a.)'i ziyareti kıssasında rivayet edildi:
Rasulullah (s.a.) itikafta idi. Gece, evine göndermek için onunla beraber
çıktı. Ensardan iki kişi onu gördüler. Peygamber (s.a.)'i görünce hızlandılar.
Peygamber (s.a.) "Yavaş olun. O, (mahremim) Safiyye b. Huyay'dır." dedi.
"Sübhanellah! Ya Rasulallah?" (Hiçbir şüphe aklımızdan geçmedi) dediler. Buyurdu
ki: "Şeytan Ademoğlunun kan damarlarında dolaşır. Ben kalbinize bir şey (bir
rivayette: şer) sokmasından çekindim, buyurdu."
Hafız Ebu Ya'la, Enes b.
Malik'ten rivayet etti: Rasulullah (s.a.) buyurdular ki: "Şeytan çenesini
Ademoğlunun kalbi üzerine koyar; Allah'ı zikrederse siner, unutursa kalbini
kapar. İşte "sinsi şeytanın vesvesesi" budur." İmam Ahmed, Rasulullah (s.a.)'m
beraberindeki durumu anlatan Ebi Temime'den rivayet ediyor: "Peygamber'in (s.a.)
eşeği tökezledi. Şeytanın uğursuzluğu, dedim. Peygamber: "Öyle deme. Şeytanın
uğursuzluğu dersen, büyüklenir ve gücümle onu yendim, der. Ama "Bismillah"
dersen bir sinek haline gelinceye kadar küçülür." Bunda da, kalpte Allah
anıldıkça şeytan küçülüp mağlup olmakta, Allah anılmadıkça da büyüyüp galip
gelmekte olduğuna delil vardır.
Bunun ardından vesvese
yerini beyan etti:
"Ki o, insanların
göğüslerine daima vesvese verendir." O kötü ve şer düşünceleri kalplere
sokandır. Göğüs demesi, kalbin göğüste bulunmasm-dandır.
Bundan sonra Allah Tealâ
vesvese verenlerin cinlerden ve insanlardan olduğunu
söyleyerek:
"Gerek cinden, gerek
insandan" O vesvese veren, ya cinlerin şeytanıdır ki, insanların göğüslerine
vesvese verir; ya da, insanların şeytanıdır ki, onun insanların göğüslerine
vesvese vermesi, kendisini müşfik bir Öğüt veren olarak gösterip, nasihat süsü
ile ortaya attığı sözünü göğse sokarak, cinlerden olan şeytanın vesvesesine av
olarak hazırlamakla olur. Bu ise, gösteriyor ki vesvese, cinden de olabilir,
insandan da. Nitekim ayette şöyle buyurulmaktadır: "Biz her peygambere de insan
ve cin şeytanlarını böylece düşman yaptık. Onlardan kimi kimine, aldatmak için,
yaldızlı birtakım söz telkin eder." (En'am, 6/112). Yani, düşmanlık kahren ve
cebri değildir. Allah'ın onlara verdiği seçme kudreti iledir. Kimi şeytanın
aldatmasına teslimiyeti seçerken, kimi de düşmanlığına ve vesvesesine karşı
uyanık olur. [1]
Son
Söz:
İslâmm temel esaslarından
birisi de, yüce Kur'an'ın şu İslâm Üm-meti'ne indirilmesi ile; içindeki inanç ve
uygulamaya yönelik prensiplerin, ahlâki öğütlerin hepsi ile amel edilmesinin
kastedilmiş olduğudur. Erkek ve kadın müslümana sadece bir okuma veya ibadet,
bereket maksadı ile tilâveti yeterli olmaz. Bilakis içindekilerden istifade
edilmelidir. O bütün insanlığa inmiş, mükemmel bir dindir.
Akademik çevrelerde yaygın
olan görüş, müfessirlerin metod farklılıkları ve her tefsirin diğerlerinde
bulunmayan yönleri ile eski bir tefsirin diğerlerini gereksiz yapmayacağıdır.
Biri akaiddedir, diğeri de ahkâma aittir. Bir başkası da hadislere ve
rivayetlere çokça yer vermiş, öbürü de akıl zemininde tevile veya tabiî
bilimlere yer vermiştir. Hepsi birbirini tamamlıyor. Ancak, son asırda her
müslümanm bütün bu tefsirleri edinmesi zordur. Bir de kimi zaman anlaşılma
zorluğu da vardır. Bazı tefsirlerin meseleleri uzatmaları ve konu dışına
taşmaları da bir başka zorluk. Ayetleri, -bir defada anlaşılabilmesi için- bütün
konuları ile kapsayan bir tefsirin eksikliği duyulmaktadır. Bu durumda surenin
muhtevasının ve bölümlerinin bağlantısının anlaşılması ya da, kastedilen konunun
öğrenilmesinin zorluğu söz konusudur.
Zamanımızda vasat bir
kültüre sahip birisinin güvenebileceği en güzel tefsir hangisidir, sorusu
yaygındır. Doğru bir cevap bulmakta zorlanabilir bu soruya muhatap olan kişi.
Eski tefsirlerde metod zorluğu, yenilerde de aksaklıklar veya bazı ekol
görüşlerini destekleme eğilimi, kimi zaman da çağdaş eğilimlere cevap vermek
için aşırı görüşler, tevil ve tuhaflıkta uç noktalara kayma
vardır.
Bunun için, mutedil,
kapsamlı bir tefsirin yazılması zorunlu hale gelmiştir. Bu tefsir muhtelif
tefsirlerin özelliklerini toplamalı, okuyup inceleyenlere ayet-i kerimelerin
anlaşılmasını kolaylaştırman ve zaruri olan her bilgiyi kuşatmalıdır. Akaid,
ibadet, ahkam, âdab, ahlâk ve hayatın önemli alanlarında Kur'an'm makasadını
gerçekleştirmelidir. Kur'an'ı Kur'an ile, sahih sünnet ve sabit siret ile tefsir
etmelidir. İşte bu kitapta yaptığım budur. Aynı zamanda ayetlerden çıkarılan
muhtelif ahkâmı açıklamayı da amaç edindim.
Bazı kardeşlerim bu gayeyi gerçekleştirmem için bana ısrar
etmişlerdi. Önce durakladım. Sonra Allah, yoğun bir çalışma ve uzun bir zaman
isteyen bu çalışma için göğsümü genişletti. Ve nakil ve akıl taraftarlarının
metodlarına göre, Kur'an okuyan herkesin yolunu aydınlatan, Kur'an ahkamını toplayan bu kapsamlı tefsiri
yazdım. Kolay, açık bir ibare, akıcı ve net bir üslûp, parçadan bütüne doğru
ilerleyen bir programla bu tefsiri kaleme aldım. Allah Tealâ'ya hamdolsun.
Kelime ve ibarelerin açıklamaları, irab ve belagata önem verenler için öz
bilgiyi ortaya koyuyor. Nüzul sebeplerinin, ayetler ve süreler arası ilişkinin,
Kur"an kıssalarının ve ayet grupları arasında açıklamanın yapılması bilgi ve
ilim için orta halli bir malumat veriyor. Akaid, ahlâk, amel, ayetlerden
çıkarılan amelî hükümleri ihtiva eden "Fıkh-ı Ekber" manasında hayat
hükümlerinin (bu bölümler "Ayetlerden Çıkan Hüküm ve Hikmetler" başlığı ile
çevrilmiştir.) açıklanması da, orta halli veya kapsamlı, uzun bilgi isteyenlerin
isteğine cevap veriyor.
Bu üç kademeli planı
yürütebilmek için, ihtiyacı karşılama kastı ve geçen yerlere dönme ihtiyacı
olmadan konuyu anlatabilmek için bazı bilgi tekrarları
bulunmaktadır.
Kaynaklara gelince: Ön sözde onları belirtmiştim. Yine
tekrar edeyim ki ben, eski ve yeni yazılmış tefsirlerin çoğuna müracaat etim.
Asar ve ma'kulü beraberce, esbab-ı nüzulde, kimi düzeltme ve tercih konusunda
müfessirlerin imamı İbni Cerir et-Taberi'den başladım. Sonra da, Zemahşeri'nin
Keşşaf’ına, Ebu Hayyan et-Tevhidi'nin el-Bahru'l-Muhiti'ne, en-Nazzam
el-A'rac'ın Garâibu'l-Kur'an'ma; dil bilgisi ve ince manalarda, bağlantılarda
Beyzavi, Nesefi, Ebussuud ve Celâleyn'e; akaid, ilahiyat, kevniyat, ahlâk ve
bazı hükümler, ayet ve surelerin ilişkileri, nüzul sebeplerinde de Razi'nin
tefsiri et-Tefsiru'l-Kebir'e dayandım. Nüzul sebeplerini açıklarken Vahidi
en-Nisaburi'nin "Esbabu'n-Nüzulü ve Süyuti'nin "Esbabu'n-Nüzul"üne de müracaat
ettim.
Ayrıca, fıkhi hükümlerde
İmam Kurtubi'nin tefsirine, İbnü'l-Arabi'nin Ahkâmu'l-Kur'an'ına, Cassas'ın
Ahkamu'l-Kur'an'ma dayandım. Hem bu konularda hem de diğerlerinde Hafız İbni
Kesir'in tefsirine, Şevkâni'nin Fethu'l-Kadir'ine, İbni Cüzey'in et-Teshil li
Ulumi't-Tenzil'ine, ayetlerin manaları ve sahih hadis ve haberlerle
desteklenmesi için müracaat ettim. Bazı bilgileri de Hazin ve Beğavi
tefsirlerinden topladım.
Bazı durularda da, yeni
müfessirlerin güzel ve yararlı cümlelerini kullandım: Kasimi'nin
Mehasinu't-Te'vil'i, Tefsiru'l-Meraği, Fi Zilali'l-Kur'an... Allah hepsine
rahmet etsin. Müslümanlar adına onlara en güzel ihsanlarda
bulunsun.
Nüzul sebeplerinde ve diğer
konularda zayıf rivayet ve hadislerden, peygamberlerin ismeti ve vahyin
selâmetini koruma ilkesi ile uyuşmayan İsrailiyattan
kaçındım.
İ'rabta ana kaynağım,
Ebu'l-Berekat b. el-Enbari'nin el-Beyan fi İ'rabi'l-KwJan'ı oldu. Belagatta da
genelde kaynağım Şeyh Muhammed Ali as-Sabuni'nin Safvetü't-Tefasifi oldu.
Kısas-ı Enbiya'da ise, dikkatli olmakla beraber üstad Abdülvehhab en-Neccar'ın
Kısasu'l-Enbiya'sma dayandım.
Olaylar, savaş bilgileri,
Siret'te ise dayanağım İbni Hişam ve İbni İshak4m Siret'i, İbni Kesirdin
el-Bidaye ve'n-Nihaye'si ve eski veya yeni yazılmış olan meşhur siyer kitapları
oldu.
Üniversite köşelerinde
çeyrek asırdan fazla, İslâm Fıkhı ve Usulü, Hadis, Allah'ın Kitab'mı tefsirde ve
diğer ilimlerde geçirdiğim uzun telif hayatı, tecrübe ve birikimlerime dayanarak
diyebilirim ki: Akide, Kur'an olmadan ne sahih olur ne de insan nefsinde sonuç
verir. Bir müslümanm tavırları da ancak Allah'ın kitabını anlamakla düzgün
olabilir. Kişi Kur'an'dan sonra sadece nebevi hadislerle ve onun ruhani füyuzatı
ile tatmin olabilir. Müslümanın ameli de ancak fıkıhta belirtilmiş olan şer"i
ahkamla sahih olabilir. Akıl ve düşünce hatadan masum tutulamaz. Din ahkamı da
ancak usul-ı fıkıh ile oturabilir.
Şimdi, her yerdeki, yönetici
ve yönetilen müslümanlara Tirmizi ve Daremi'nin Emiru'l-Müminin Ali (r.a.)'den
merfu olarak rivayet ettiği şu hadisten daha güzel bir hediye bulamıyorum: "Yüce
Allah'ın kitabı: Onda sizden öncekilerin bilgisi, sizden sonrakilerin haberi
vardır. Aranızda hakemdir. Ciddidir, şakası yoktur. İnadına onu terkedeni Allah
kahreder. Ondan başka bir yerde hidayet arayanı Allah sapıttırır. O Allah'ın
sağlam ipidir. Açık nurudur. Hakim zikridir. O sırat-ı müstakimdir. O kendisi
ile arzuların kaymadığı, dillerin bocalamadığı, görüşlerin onunla
parçalanmadığı, alimlerin doymadığı, muttakilerin bıkmadığı, çok okumakla
eskimeyen, harikuladelikleri bitmeyen, duyulmadık hakikatleri tükenmeyendir. O
cinlerin duyar duymaz: "Biz acaib bir Kur'an işittik" dedikleri, ilmini bilenin
geçtiği, onunla söyleyenin doğru söylediği, onunla hükmedenin adil olduğu,
onunla amel edenin ecir aldığı, ona çağıranın sırat-ı müstakim'e hidayet
edildiği kitaptır."
Son sözüm: Ben bizzat
kendim, Allah'ın kitabından her bir ayet veya sureyi tefsir ettikçe bu yüce
kitabın Allah'ın elçisi Muhammed (s.a.)'a indirildiğinin sıhhatine, beşeriyetin
düşmüş olduğu zulmet ve sapıklık bataklığm-daki bocalamasında onu kurtaracak tek
kitap olduğuna imanım, Kufan'ın i'cazına ve azametine hayranlığım, güven ve
yakinim arttı. Her ne kadar anlam ve ahkâmı kuşatmaya gayret ettiysem de
Allah'ın kelâmı muradı ve muhtevası kuşatılamıyan derin bir deniz olarak kaldı.
Ancak benim çalışmam, yetersizin gayreti ve yalnız Allah'a boyun eğen bir
kulun, Kur'an'm bütün manalarını idrakten aciz bir kulun amelidir. İlan etmemin
bana yeteceği hakikat: Yüce Kur'an'm fikir ve tavırlarıma,, kişiliğimin
oluşmasına etki eden ilk ve yegane kitap olduğudur. Allahım! Hepimizi onunla
amel etmeye muvaffak kıl. Nimeti ile salih amellerin tamamlandığı Allah'a hamd
olsun.
Prof. Dr. Vehbe Mustafa
ez-Zuhayli
Dımaşk
Üniversitesi
İslâm Fıkhı ve Mezhebleri
Bölümü Başkanı. [2]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder