92-Leyl Suresi Oku: İnsanların Çalışmalarının Farklılığı
1- Andolsun bürüyüp örttüğü zaman geceye,
2- Açılıp ortaya çıktığı zaman gündüze,
3- Erkeği ve dişiyi yaratana ki,
4- Gerçekten sizin çalışmanız çeşit çeşittir.
5- Artık kim verir ve sakınırsa,
6- Ve en güzel olanı doğrularsa,
7- Biz de onu en kolaya hazırlarız.
8- Ama kim cimrilik eder ve kendini müstağni görürse,
9- Ve en güzel olanı yalanlarsa,
10- Biz de onu en zor olana hazırlarız.
11- O helak olduğu zaman malı kendisine fayda vermez.
Açıklaması:
"Andolsun bürüyüp örttüğü zaman geceye; Açılıp ortaya çıktığı zaman gündüze, Erkeği ve dişiyi yaratana ki..." Karanlığı ile parlak olan her şeyi örten geceye, çıkıp belirdiği ve parladığı zaman gecenin karanlığı gittiği için gündüze, bütün cinslerden, insanlardan ve diğerlerinden erkeği ve dişiyi yaratan büyük kudret sahibine yemin ederim. Bir diğer ayette de şöyle buyrulmuştur: "Sizi çift çift yarattık." (Nebe', 78/8).
"Gerçekten sizin çalışmanız çeşit çeşittir." Hakkında yemin edilen şey budur. Yani, kulların amelleri, muhteliftir, farklı farklıdır; hayır yapan vardır, şer yapan vardır. Bazı ameller sapıklık, bazıları da hidayettir. Kimisi cenneti gerektirir, kimisi de ateşi.
Bu ayetin yakın manası şu ayetlerde de vardır: "Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli olanlar, onlar kurtuluşa erenlerdir." (Haşr, 59/20), "Mümin olan kimse, imandan hariç olan kişi gibi midir? Onlar müsavi olmazlar." (Secde, 32/18), "Yoksa kötülük işleyenler, ölümlerinde ve sağlıklarında iman edip de iyi amellerde bulunan kimselerle kendilerini bir mi tutacağımızı sandılar?. Ne kötü hüküm veriyorlar." (Casiye, 45/21).
Bunun ardından insanların durumlarını ve iki gruba bölünmelerini anlattı:
"Artık kim verir ve sakınırsa, Ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu en kolaya hazırlarız." Malını hayır yollarına sarfeden ve Allah'ın nehyettiği haramlarından kaçman, Allah'ın imana ve hayır harcamalarına karşı va-dettiğini doğrulayana biz, mükellef olduğu bütün fiilleri kolaylaştırırız. Onu hayra götürecek kolay bir yola sevkederiz. Hayır yolunda infakı ve Allah'a kulluk yolunda ameli ona kolaylaştırırız.
"Ama kim cimrilik eder ve kendini müstağni görürse, Ve en güzel olanı yalanlarsa, Biz de onu en zor olana hazırlarız. O helak olduğu zaman malı kendisine fayda vermez" Malında cimrilik yapıp, hayır yolunda harcamayan ve dünya şehvetlerine dalıp ahiret nimetlerinden kendisini müstağni gören, ecre, sevaba ve Allah'ın lutfuna tenezzül etmeyen, ahiret yurdundaki cezayı yalanlayana gelince; onu çetin ve sadece şer getiren zor bir yola sevkederiz. O kadar ki, hayır ve salah sebepleri onun için zorlaşır, yapmaktan aciz kalır. Nihayet ateşe varır. O cimrilik ettiği malı, cehenneme düştüğünde ona bir fayda sağlamaz. Kolaylaştırma ve müjdeleme aslında sevindirici ve neşeli şeylerde kullanılırken, sözde hayır ve şer birleşince, kolaylaştırma ve müjdeleme ikisinde de kullanılmıştır.
Buhari ve Müslim, Ali b. Ebi Talib (r.a.)'den rivayet ettiler: Bakiu'l-Garkad'de bir cenazede Rasulullah (s.a.) ile beraberdik. Buyurdu ki: "Sizden kimse yoktur ki, cennetteki ve cehennemdeki yeri yazılmamış olsun." Dediler ki: Ya Rasulallah. Tevekkül etmeyelim mi? Şöyle buyurdu: "Çalışın. Herkes, yaratıldığına müyesserdir." Sonra da şunu okudu: "Artık kim verir ve sakınırsa, Ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu en kolaya hazırlarız. Ama kim cimrilik eder ve kendini müstağni görürse, Ve en güzel olanı yalanlarsa, Biz de onu en zor olana hazırlarız." Bu manada pek çok hadis vardır.[1]
Uyaran Mazurdur:
12- Muhakkak ki doğru yolu göstermek bize aittir.
13- Elbette ahiret de dünya da bizimdir.
14- İşte sizi alevler saçan bir ateşle uyardım.
15- Oraya en bedbaht olandan başkası girmez.
16- Ki o yalanlamış ve yüz çevirmişti.
17- Sakınan ise ondan uzaklaştırılacaktır.
18- Ki o malını vererek arınır.
19- Onda hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti yoktur.
20- Sırf yüce Rabbinin rızasını kazanmak için (verir.)
21- Yakında kendisi de muhakkak razı olacaktır.
Açıklaması:
"Muhakkak ki doğru yolu göstermek bize aittir." Hidayet yolu ile sapıklık yolunu, Helâl ile haramı, hak ile batılı, hayır ile şerri beyan etmek bize aittir. Bu da, peygamberler vasıtasıyla hükümlerinin, akaid, ibadet ve ahlâk esaslarının bulunduğu kitaplar indirme iledir.
"Elbette ahiret de dünya da bizimdir." Ahiretteki her şey ve dünyadaki her şey bizimdir. Onda dilediğimiz gibi tasarruf ederiz. İki dünya içinde bir şey isteyen bizden istesin. Dilediğimizi, dilediğimize verir bağışlarız. Hidayetimize uyulmaması bize zarar vermez. Hidayete tabi olunması da mülkümüzde bir artış yapmaz. Bilakis, onun yararı da zararı da size döner ey insanlar! Kim dünyaya ve ahirete malik ise, ikisinde de tasarrufu olan Odur. Uyulması gereken O'nun hidayeti ve dinidir.
Bundan sonra, Allah Tealâ ateş yoluna girmeye karşı uyararak şöyle buyurdu:
"İşte sizi alevler saçan bir ateşle uyardım. Oraya en bedbaht olandan başkası girmez. Ki o yalanlamış ve yüz çevirmişti." Alevleri yükselen tutuşmuş şiddetli bir azapla sizi korkuttum. O azaba, peygamberlerin getirdiği hakkı kabul etmemiş, Muhammed (s.a.)'i Rabbinden getirdikleri konusunda yalanlamış, Allah'a iman, dinine ve hükümlerine uymaktan, emirlerine itaatten yüz çevirmiş olan kâfirden başkası girmeyecektir.
Ve ateşten kurtuluşun yolunu da şöyle açıkladı:
"Sakınan ise ondan uzaklaştırılacaktır. Ki o malını vererek arınır." Küfürden ve masiyetten şiddetle kaçman takva sahibi de cehennemden uzak kalacaktır. Yukarıda da geçtiği gibi, Vahidi bu sakınan kimsenin, bütün müfessirlerin görüşüne göre Ebu Bekir Sıddık olduğunu söyledi. Yani, ayet onun hakkında indi, ama hükmü bütün müslümanlara hitap edecek şekilde umumidir.
Bu takva sahibi yani sakınan kişi malını infak edip hayır yollarına verendir. Allah katında arınmış, temiz ve günahlardan kurtulmuş olmayı istemekte, insanların övgüsünü veya methini istememektedir.
İmam Ahmed ve Buhari, Numan b. Beşimden şöyle rivayet ettiler: Ra-sulullah (s.a.)'ı şöyle buyururken işittim: "Kıyamet günü cehennemliklerin en hafif azap göreni, ayaklarının altına iki kor konan ve onlardan dolayı beyni kaynayan kimsedir."
Müslim'de bu hadisi başka bir lafızla rivayet etti: "Cehennemliklerin en hafif azap göreni, ateşten iki nalin ve kayışı olandır. Onlardan dolayı, kazan kaynar gibi beyni kaynar. En hafif azabı gördüğü halde, kendisinden daha çok azap görenin olmadığını sanır."
Ahmed, Fbu Hureyre'den şöyle rivayet etti: Rasulullah (s.a.) buyurdu ki: "Ateşe bedbaht olandan başkası girmez. Bedbaht kimdir, dediler. Buyurdu ki: Kulluk yapmayan ve yapmadığı masiyet bırakmayan."
Yine Ahmed ve Buhari, Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet ettiler: Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Yüz çeviren hariç kıyamet günü bütün ümmetim cennete girecek." Kim yüz çevirir ya Rasulallah, dediler? Buyurdu ki: "Bana itaat eden cennete girer. Bana isyan eden yüz çevirmiştir."
Ardından, amelde İhlasın vasfını zikrederek şöyle buyurdu:
"Onda hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti yoktur. Sırf yüce Rab-binin rızasını kazanmak için (verir.) Yakında kendisi de muhakkak razı olacaktır." Malını, insanlardan birisinin ona iyiliğine karşılık, mükâfat olarak tasadduk etmez. Bununla, bir iyiliğin karşılığını vermeyi değil, Allah'ın rızasını ve sevabını ister. O muhakkak, kendisine lutfettiklerimizle hoşnut ve razı olacaktır.
Buhari ve Müslim'de Rasulullah (s.a.)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah yolunda bir çift infak edeni cennetin bekçileri çağırırlar: Ey Allah'ın kulu! Bu iyidir." Ebu Bekir dedi ki: Birisinden çağırılan değil de, (cennetin kapılarının) hepsinden çağırılacak kimse var mı? Buyurdu ki: "Evet. Umarım sen onlardan biri olursun." [2]
[1] İbni Kesir, IV/518-519.
Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/528-529.
[2] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/533-534.
1- Andolsun bürüyüp örttüğü zaman geceye,
2- Açılıp ortaya çıktığı zaman gündüze,
3- Erkeği ve dişiyi yaratana ki,
4- Gerçekten sizin çalışmanız çeşit çeşittir.
5- Artık kim verir ve sakınırsa,
6- Ve en güzel olanı doğrularsa,
7- Biz de onu en kolaya hazırlarız.
8- Ama kim cimrilik eder ve kendini müstağni görürse,
9- Ve en güzel olanı yalanlarsa,
10- Biz de onu en zor olana hazırlarız.
11- O helak olduğu zaman malı kendisine fayda vermez.
Açıklaması:
"Andolsun bürüyüp örttüğü zaman geceye; Açılıp ortaya çıktığı zaman gündüze, Erkeği ve dişiyi yaratana ki..." Karanlığı ile parlak olan her şeyi örten geceye, çıkıp belirdiği ve parladığı zaman gecenin karanlığı gittiği için gündüze, bütün cinslerden, insanlardan ve diğerlerinden erkeği ve dişiyi yaratan büyük kudret sahibine yemin ederim. Bir diğer ayette de şöyle buyrulmuştur: "Sizi çift çift yarattık." (Nebe', 78/8).
"Gerçekten sizin çalışmanız çeşit çeşittir." Hakkında yemin edilen şey budur. Yani, kulların amelleri, muhteliftir, farklı farklıdır; hayır yapan vardır, şer yapan vardır. Bazı ameller sapıklık, bazıları da hidayettir. Kimisi cenneti gerektirir, kimisi de ateşi.
Bu ayetin yakın manası şu ayetlerde de vardır: "Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli olanlar, onlar kurtuluşa erenlerdir." (Haşr, 59/20), "Mümin olan kimse, imandan hariç olan kişi gibi midir? Onlar müsavi olmazlar." (Secde, 32/18), "Yoksa kötülük işleyenler, ölümlerinde ve sağlıklarında iman edip de iyi amellerde bulunan kimselerle kendilerini bir mi tutacağımızı sandılar?. Ne kötü hüküm veriyorlar." (Casiye, 45/21).
Bunun ardından insanların durumlarını ve iki gruba bölünmelerini anlattı:
"Artık kim verir ve sakınırsa, Ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu en kolaya hazırlarız." Malını hayır yollarına sarfeden ve Allah'ın nehyettiği haramlarından kaçman, Allah'ın imana ve hayır harcamalarına karşı va-dettiğini doğrulayana biz, mükellef olduğu bütün fiilleri kolaylaştırırız. Onu hayra götürecek kolay bir yola sevkederiz. Hayır yolunda infakı ve Allah'a kulluk yolunda ameli ona kolaylaştırırız.
"Ama kim cimrilik eder ve kendini müstağni görürse, Ve en güzel olanı yalanlarsa, Biz de onu en zor olana hazırlarız. O helak olduğu zaman malı kendisine fayda vermez" Malında cimrilik yapıp, hayır yolunda harcamayan ve dünya şehvetlerine dalıp ahiret nimetlerinden kendisini müstağni gören, ecre, sevaba ve Allah'ın lutfuna tenezzül etmeyen, ahiret yurdundaki cezayı yalanlayana gelince; onu çetin ve sadece şer getiren zor bir yola sevkederiz. O kadar ki, hayır ve salah sebepleri onun için zorlaşır, yapmaktan aciz kalır. Nihayet ateşe varır. O cimrilik ettiği malı, cehenneme düştüğünde ona bir fayda sağlamaz. Kolaylaştırma ve müjdeleme aslında sevindirici ve neşeli şeylerde kullanılırken, sözde hayır ve şer birleşince, kolaylaştırma ve müjdeleme ikisinde de kullanılmıştır.
Buhari ve Müslim, Ali b. Ebi Talib (r.a.)'den rivayet ettiler: Bakiu'l-Garkad'de bir cenazede Rasulullah (s.a.) ile beraberdik. Buyurdu ki: "Sizden kimse yoktur ki, cennetteki ve cehennemdeki yeri yazılmamış olsun." Dediler ki: Ya Rasulallah. Tevekkül etmeyelim mi? Şöyle buyurdu: "Çalışın. Herkes, yaratıldığına müyesserdir." Sonra da şunu okudu: "Artık kim verir ve sakınırsa, Ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu en kolaya hazırlarız. Ama kim cimrilik eder ve kendini müstağni görürse, Ve en güzel olanı yalanlarsa, Biz de onu en zor olana hazırlarız." Bu manada pek çok hadis vardır.[1]
Uyaran Mazurdur:
12- Muhakkak ki doğru yolu göstermek bize aittir.
13- Elbette ahiret de dünya da bizimdir.
14- İşte sizi alevler saçan bir ateşle uyardım.
15- Oraya en bedbaht olandan başkası girmez.
16- Ki o yalanlamış ve yüz çevirmişti.
17- Sakınan ise ondan uzaklaştırılacaktır.
18- Ki o malını vererek arınır.
19- Onda hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti yoktur.
20- Sırf yüce Rabbinin rızasını kazanmak için (verir.)
21- Yakında kendisi de muhakkak razı olacaktır.
Açıklaması:
"Muhakkak ki doğru yolu göstermek bize aittir." Hidayet yolu ile sapıklık yolunu, Helâl ile haramı, hak ile batılı, hayır ile şerri beyan etmek bize aittir. Bu da, peygamberler vasıtasıyla hükümlerinin, akaid, ibadet ve ahlâk esaslarının bulunduğu kitaplar indirme iledir.
"Elbette ahiret de dünya da bizimdir." Ahiretteki her şey ve dünyadaki her şey bizimdir. Onda dilediğimiz gibi tasarruf ederiz. İki dünya içinde bir şey isteyen bizden istesin. Dilediğimizi, dilediğimize verir bağışlarız. Hidayetimize uyulmaması bize zarar vermez. Hidayete tabi olunması da mülkümüzde bir artış yapmaz. Bilakis, onun yararı da zararı da size döner ey insanlar! Kim dünyaya ve ahirete malik ise, ikisinde de tasarrufu olan Odur. Uyulması gereken O'nun hidayeti ve dinidir.
Bundan sonra, Allah Tealâ ateş yoluna girmeye karşı uyararak şöyle buyurdu:
"İşte sizi alevler saçan bir ateşle uyardım. Oraya en bedbaht olandan başkası girmez. Ki o yalanlamış ve yüz çevirmişti." Alevleri yükselen tutuşmuş şiddetli bir azapla sizi korkuttum. O azaba, peygamberlerin getirdiği hakkı kabul etmemiş, Muhammed (s.a.)'i Rabbinden getirdikleri konusunda yalanlamış, Allah'a iman, dinine ve hükümlerine uymaktan, emirlerine itaatten yüz çevirmiş olan kâfirden başkası girmeyecektir.
Ve ateşten kurtuluşun yolunu da şöyle açıkladı:
"Sakınan ise ondan uzaklaştırılacaktır. Ki o malını vererek arınır." Küfürden ve masiyetten şiddetle kaçman takva sahibi de cehennemden uzak kalacaktır. Yukarıda da geçtiği gibi, Vahidi bu sakınan kimsenin, bütün müfessirlerin görüşüne göre Ebu Bekir Sıddık olduğunu söyledi. Yani, ayet onun hakkında indi, ama hükmü bütün müslümanlara hitap edecek şekilde umumidir.
Bu takva sahibi yani sakınan kişi malını infak edip hayır yollarına verendir. Allah katında arınmış, temiz ve günahlardan kurtulmuş olmayı istemekte, insanların övgüsünü veya methini istememektedir.
İmam Ahmed ve Buhari, Numan b. Beşimden şöyle rivayet ettiler: Ra-sulullah (s.a.)'ı şöyle buyururken işittim: "Kıyamet günü cehennemliklerin en hafif azap göreni, ayaklarının altına iki kor konan ve onlardan dolayı beyni kaynayan kimsedir."
Müslim'de bu hadisi başka bir lafızla rivayet etti: "Cehennemliklerin en hafif azap göreni, ateşten iki nalin ve kayışı olandır. Onlardan dolayı, kazan kaynar gibi beyni kaynar. En hafif azabı gördüğü halde, kendisinden daha çok azap görenin olmadığını sanır."
Ahmed, Fbu Hureyre'den şöyle rivayet etti: Rasulullah (s.a.) buyurdu ki: "Ateşe bedbaht olandan başkası girmez. Bedbaht kimdir, dediler. Buyurdu ki: Kulluk yapmayan ve yapmadığı masiyet bırakmayan."
Yine Ahmed ve Buhari, Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet ettiler: Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Yüz çeviren hariç kıyamet günü bütün ümmetim cennete girecek." Kim yüz çevirir ya Rasulallah, dediler? Buyurdu ki: "Bana itaat eden cennete girer. Bana isyan eden yüz çevirmiştir."
Ardından, amelde İhlasın vasfını zikrederek şöyle buyurdu:
"Onda hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti yoktur. Sırf yüce Rab-binin rızasını kazanmak için (verir.) Yakında kendisi de muhakkak razı olacaktır." Malını, insanlardan birisinin ona iyiliğine karşılık, mükâfat olarak tasadduk etmez. Bununla, bir iyiliğin karşılığını vermeyi değil, Allah'ın rızasını ve sevabını ister. O muhakkak, kendisine lutfettiklerimizle hoşnut ve razı olacaktır.
Buhari ve Müslim'de Rasulullah (s.a.)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah yolunda bir çift infak edeni cennetin bekçileri çağırırlar: Ey Allah'ın kulu! Bu iyidir." Ebu Bekir dedi ki: Birisinden çağırılan değil de, (cennetin kapılarının) hepsinden çağırılacak kimse var mı? Buyurdu ki: "Evet. Umarım sen onlardan biri olursun." [2]
[1] İbni Kesir, IV/518-519.
Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/528-529.
[2] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/533-534.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder