Ebû Hanîfe
80/699-150/767 yılları arasında yaşamış büyük bir fıkıh ve akaid âlimidir. Asıl
adı Numan, baba adı ise Sâbit'tir. Müslümanlar arasında İmâmı Âzam yani en büyük
imam lakabı ile bilinmektedir. Ailesinin Fars, Türk yahut başka bir kavme mensup
olduğu kesin olarak belli değilse de, Arap olmadığı, fakat Araplar arasında
doğup büyüdüğü muhakkaktır.
Hz. Peygamber'in ailesine
bağlılığı ve dinde samimiyeti ailesinden alan Ebû Hanife ilk talebelik
yıllarında Küfe'de Kur'ân-ı Kerîm'i hıfzetti. Arapçanın yeni teşekkül etmekte
olan sarf ve nahiv bilgileri ile edebiyatını öğrendi. Yetiştiği çevrede bulunan
büyük hadis âlimlerinden hadis dinledi ve fıkıh öğrendi. Son derece kuvvetli bir
mantık ve muhakemeye sahip olmasından dolayı, özellikle Irak'ın Basra ve Küfe
gibi beldelerinde çok gelişmiş olan cedel yolu ile kelâm konusunda ilerlemeler
kazandı. Özellikle Küfe'li büyük âlim Ebû Amr eş-Şa'bi'den (öl. 104/722)
istifade elti. 16 yaşında iken, babası ile hacca gittiği ve orada hadis
âlimlerinden hadis dinlediği bilinmektedir. Kendisi "Müsned"inde bu seyahati
esnasında sahabeden Abdullah b. Cüz'ez-Zebidî'yi dinlediğini belirtmektedir.
Ayrıca Irak'ta bulunduğu esnada tabiîlerden bir çok zat ile ilgisi olmuştur. Bu
duruma göre Numan b. Sabit bir bakıma tabiînden olmasına mukabil,
etba'u'ttâbiîn'in ileri gelen şahsiyetlerinden sayılmaktadır.
Ebû Hanife, tahsil hayatına
devam edip çeşitli kelâmı tartışmalara girerken, ticârete de başlamış
bulunuyordu. Bilhassa, Hint' İran ve Arap yarımadasının ticaret yollarının
birleştiği, her türlü fikrin İslâmî bir çerçeve dahilinde münakaşa edildiği
Basra'ya yirmi kadar seferi olduğunu, bu seferler esnasında bir çok
tartışmalarda bulunduğunu kendisi ifade etmektedir.
Bütün bu faaliyetleri
neticesinde Ebû Hanife yüksek bir ilmî seviye elde etmiş, özellikle İslâm akaidi
konusunda derinleşmiştir.
Daha sonra fıkıh konusu ile daha
yakından ilgilenen Ebû Hanife bu konuda eş-Şa'bi ve İbrahim en-Nehâi'nin (öl.
96/714) talebesi Hammad b. Ebî Süleyman'dan (öl.120/737) faydalandı. Hocasının
ölümünden sonra onun halkasında ders ve fetva verme işi, takriben kırk yaşında
olan Ebû Hanife'ye kaldı. Otuz yıl kadar süren ders ve fetva devresinde, bir çok
konularda ictihad eden, dini konulara açıklık getiren büyük imam, bir kısmı
ictihad seviyesine ulaşan birçok talebe yetiştirdi Bu talebeler arasında temayüz
eden ve ictihad seviyesine ulaşanlar arasında Ebû Yusuf (öl. 158/774) ve
Muhammed b. Hasan eş-Şeybâni (öl.189/805) fıkhının devam ettirilmesinde en çok
emeği geçen imamlardır. Yetiştirdiği talebeler yanında imlâ usûlü ile
yazdırdığı eserleri ile birçok fıkıh ve itikad meselelerinin hallinde açık bir
anlayış getirmiştir.
Ehl-i Beyt'e karşı derin bir
sevgisi olan Ebû Hanife, çağdaşı olan büyük âlimler gibi, Emevi idaresi ve daha
sonra kurulan Abbasi yönetimini benimseyememişti. Bundan dolayı kendisine her
iki devirde de yapılan vazife tekliflerini reddetmişti. Fakat ikinci Abbasi
halifesi Ebû Ca'fer Mansur kendi teklifinin kabul edilmemesi karşısında Ebû
Hanife'yi hapse attırdı. Bağdat'ta onbeş günlük bir hapis müddetinden sonra Ebû
Hanife 150/767 tarihinde 70 yaşında iken hapisle vefat elli.
Ebû Hanife İslâm fıkhında
kendisine kadar devam eden rey ekolünün, asrındaki en mühim simasıdır. Bizzat
kendisinin ifadesine göre, bir mesele hakkında Hz. Peygamber'den gelenleri
mutlaka kabul eder, sahabeden gelenleri seçer, birini diğerine tercih eder,
fakat hepsini terketmezdi. Bundan başka tabiilerin içtihadına gelince, kendisini
onlara uyma durumunda görmezdi. Onların ictihad ettiği gibi kendisinin de
ictihad edeceğini ifade ederdi. Onun içtihadında sırasıyla uyduğu esaslar kitap,
sünnet, sahabe sözleri, kıyas, istihsan, icma ve örftür. O, uzun tedris
yıllarında fıkıh konusunda birçok fetvalar vermiş ve pek çok öğrenci yetiştirmiş
olmasına rağmen, müstakil bir fıkıh kitabı yazmamıştır. Onun yolunda yürüyen
talebeleri daha sonra Hanefî fıkhının esasını teşkil eden kitapları, imamlarının
görüşlerini belirtmek suretiyle tedvin etmişlerdir. Hanefi fıkhına dair
ictihadları İmam Muhammed, "Zâhirür-Rivâye" adı allında toplamıştır. Bu
kitaplar, Hanefî fıkhının ana metinleridir.
Ebû Hanife, Ehl-i Sünnet'in
itikadi görüşlerinin ortaya çıkmasında da büyük rolü olan bir âlimdir.
İtikâdi konularda bilhassa sual-cevap tarzında zamanımıza kadar intikal eden
eserleri Mâturidî kelâm ekolünün temellerini teşkil etmiştir. Bu eserler Ehl-i
Sünnet inancının temellerini özlü ve mantıklı bir şekilde önümüze sermektedir.
Kitaplarında görüleceği üzere, birçok fırkaların mutaassıp görüş ve
kanaatlarına karşı İslâm'ın müsamahasını savunmuştur. Eserleri, ileride
görüleceği gibi, bu hususu ortaya koymaktadır.
Ebû Hanife'nin akaid konusundaki
eserleri talebeleri vasıtasıyla kaydedilmiş, bir kısmı da soru-cevap şeklinde
tesbit edilmiştir.Bu eserleri şöyle sıralamamız mümkündür:
1.
el-Fıkhu'l-Ekber: Ebû Hanife'nin oğlu Hammad'ın
babasından naklettiği en şöhretli eseridir. Ayrı silsilelerle zamanımıza kadar
gelen birbirinden kısmen farklı üç nüshası vardır. Bu eser başta Ebû Mansur
el-Matûridi olmak üzere birçok âlim tarafından şerhedilmiştir. Müteaddit defalar
Türkçe'ye çevrilmiştir. Ehl-i Sünnet akidesini, kısa, özlü ve son derece ihatalı
bir şekilde ifade etmektedir.
2.
el-Fıkhül-Ebsât: Bu eser, oğlu Hammad, öğrencisi Ebû Yusuf ve Ebû Muti' b. Abdillah
el-Belhi tarafından rivayet edilmiştir. Sual-cevap tarzında olup yazma nüshaları
Kahire Kütüphanesi VII/353'de olan bu risale, Ata el-Cürcâni tarafından
şerhedilmiştir.
3.
el-Âlim ve'l-müteallim: Bu risalede, öğrencisi Ebû
Mukatil'in sorduğu sualler Ebû Hanife tarafından cevaplandırılmaktadır. Bu
eser de Kahire Kütüphanesi VII/553'de kayıtlıdır. el-Pezdevî de "Usûl'ünün
mukaddimesinde eserin Ebû Hanife'ye ait olduğunu
belirtmektedir.
4.
er-Risâle: Bu eser, Ebû Hanife tarafından Basralı âlim Ebû
Osman el-Betti'ye gönderilmiştir. Kendisi
hakkında Mürcie'den (Küfürle beraber amelin fayda vermediği gibi, inanılınca
işlenen günahların da zarar vermeyeceğini iddia eden bir islâm fırkası.)
olduğu hususundaki ithamları reddetmektedir. Eser yukarıda belirtilen
rivayetlerle el-Pezdevinin aynı yerdeki şahadeti ile imama nisbet edilmektedir.
Yazma nüshaları Kahire Kütüphanesi VII/203, 553'de kayıtlıdır.
5.
el-Vasıyye: Avrupa kütüphanelerinde ve Kahire Kütüphanesinde (V/264) muhtelif
nüshaları bulunan bu eserin Molla Hüseyin b. İskender el-Hanefi, Ekmelüddin
el-Baberti ve el-Hâdimî tarafından yazılmış şerhleri mevcuttur. el-Baberti
şerhinin Nuru Osmaniye, Ayasofya, Bayezid ve Selim Ağa kütüphanelerinde yazma
nüshaları mevcuttur.
Osmanlı âlimlerinden Kemalüddin
Ahmed b. Sinan el-Beyâzî bu beş eseri rivayet yollarını gösterip, Arapça olarak
"İşârâtü'l-Merâm an İbârelül-İmâm" ismi ile şerhetmiştir. Bu eserin
yazmalarından birisi Köprülü Kütüphanesi 198 numarada kayıtlı olup 1368/1949
yılında Kahire'de basılmıştır.
Biz Ebû Hanife'nin itikada
taalluk eden bu eserlerinden el-Âlim ve'l-Müteallim, er-Risâle ve
el-Fıkhül-Ebsât'ı, büyük âlim Muhammed Zâhid el-Kevserî'nin 1368/1949 tarihinde
Mısır'da neşrettiği matbu nüshaya istinaden tercüme etlik.
el-Fıkhul-Ekber'in birçok matbu
nüshaları bulunmakladır. Biz tercümede 1307'de İstanbul'da basılan Ebu'l-Münteka
şerhi kenarında mevcut olan matbu nüshayı esas aldık.
el Vasıyye'yi tercüme ederken
dayandığımız matbu nüsha Mısır'da İsmail el-Halib el-Hasenî'nin tashihi ile
basılan Ekmelüddin el-Babertî şerhindeki metindir. Bu arada bazı mukayeseler
yapmak için el-Hâdiminin İstanbul'da basılan el-Vasıyye şerhine de müracaat
ettik.
Metinde geçen âyet ve hadislerin
yerlerini dipnotlarda göstermeye çalıştık. Ayrıca tercüme ve metinlerin
karşılaştırılmasını temin için metinleri de kitaba ilâve etmiş
bulunuyoruz.
Bu tercümemizle, bir hizmeti yerine
getirebilirsek, kendimizi mes'ut sayarız.
Tevfik Allah'tandır.
Mustafa ÖZ
2 Mayıs 1981
Bağlarbaşı-İstanbul
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
İLAHİYAT FAKÜLTESİ VAKFI
YAYINLARI Nu:49